Ladik-Samsun blogumuza hos geldiniz ** Welcome to our blog Ladik-Samsun ** Willkommen in unserem Blog Ladik-Samsun ** Welkom op onze blog Ladik-Samsun ** Bienvenue sur notre blog Ladik-Samsun ** Bienvenidos a nuestro blog Ladik-Samsun ** Bem-vindo ao nosso blog Ladik-Samsun ** Benvenuti sul nostro blog Ladik-Samsun ** selamat datang di blog kami Samsun-Ladik ** مرحبا بكم في بلوق Ladik - سامسون ** Добро пожаловать на наш блог Ладик-Самсун ** Velkommen til vores blog Ladik-Samsun ** Καλώς ήρθατε στο blog μας Ladik-Samsun ** ברוכים הבאים אל הבלוג שלנו Ladik-Samsun ** आपका स्वागत है हमारे ब्लॉग Ladik करने सैमसन **.

22 Ocak 2012 Pazar

SAGEM, Samsun’un tarihi kültürüne sahip çıkıyor

SAGEM, Samsun’un tarihi kültürüne sahip çıkıyor
22 Ocak 2012 Pazar

SAGEM Çarşamba Buluşmalarında bu hafta, Ladik ilçemizin tarihi gelişimi ve doğal güzelliği masaya yatırıldı.

Ladik Akpınar Anadolu Lisesi eski Müdürü İzzet Acarel’in konuşmacı olarak katıldığı programda Ladik'in tarihi ve doğal güzellikleri fotoğraflar eşliğinde anlatıldı.

Acarel, kuruluşu çok eski dönemlere uzanan Lâdik’in, 1880 yılına kadar bucak olarak Havza ilçesine bağlı bulunduğunu, 1880-1925 yılları arasında Sivas sancağının Amasya iline, 1929 yılında ise Samsun’a bağlı bir ilçe konumuna getirildiğini kaydederek sözlerine başladı.

Ladik İlçesinin deniz seviyesinden 950 m yükseklikte olmasının Lâdik’i iklim ve doğal ortam yönleriyle diğer Samsun ilçelerinden farklı kıldığını da belirten Acerel şöyle devam etti,

KÜÇÜK BURSA

“Her mevsim serin ve yağışlı olan karasal iklimi nedeniyle yeşilliğini sürekli koruyabilen ilçe bu yönüyle Bursa ilini andırır, “Küçük Bursa” olarak adlandırılır.

Bu özelliklerinden dolayı Osmanlı şehzadelerinin Lâdik yaylalarına eğitim ve avlanma amacıyla her yaz ve kış mevsimlerinde geldikleri tarih kitaplarında dile getirilir.”

İlçenin adının nereden geldiği ile ilgili olarak, halk arasında da yaşayan dört ayrı rivayet olduğunu da sözlerine ekleyen Acarel bunları şöyle sıraladı;

“Bunlardan ilki ilçenin, Amasya hükümdarı VI. Büyük Mithridates’ın “Laodikiye” adlı hanımı tarafından M.Ö. 131 yılında kurulduğundan buraya “Laodikiye” denildiği ve zamanla bu adın “ Lâdik “şekline dönüştüğü şeklindeki rivayettir.

Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde şehrin, Amasya Hükümdarlarından “Havik” tarafından kurulduğu, daha sonra “Havik” isminin, “Lâdik” olarak değiştiğini belirtmektedir.

Evliya Çelebi aynı eserinde ilçenin adıyla ilgili olarak şöyle bir rivayette bulunur: “Bu kasabanın ilk fethinde ümeradan Selman Gazi kaleye girer ve “Kalenin burcuna sancağı dikmeyeyim mi?” diye Melik Ahmet Danişment Gazi’ye sorar. Melik “Lâ, dik!”, yani “Hayır, dik!” diye emir verir ve bunun üzerine de bu kasabaya “Lâdik” adı verilir.

Başka bir rivayet ise Oğuz Komutanlarından Melik Ahmet Danişment Gazi’nin “İledük Hatun” ismindeki kızının anısına ilçeye “Lâdik” denildiğidir. Günümüzde de halk arasında “İladik” söyleyişi yaygın olarak kullanılmaktadır.”

Acerel Ladik’in Cumhuriyet tarihinde de önemli bir yeri olduğunu kaydettiği konuşmasına şöyle devam etti,

“1919 yılında Gazi Mustafa Kemal, Anadolu Müfettişi Umumisi olarak Samsun’dan Havza’ya geldiğinde, Lâdiklilere milli mücadeleye katılmaları için haber yollar. Lâdikliler de aralarında toplanarak bir heyet seçerler. Heyet bu kararı köylülere ulaştırmak ister.

Durumu haber alan bir grup Pontus’çu Rum Cobuderesi yakınlarında milli mücadelecilere karşı koymak ister; ancak Lâdikliler bu Rum çetelerini dağıtırlar.”

LADİK’TE TURİSTİK TESİSLER

İlçenin turistik yerleri hakkında da bilgi veren Acerel konuşmasına şöyle devam etti;

“Saat Kulesi 1827 yılında İlçe Kaymakamı Reşit Bey tarafından inşa ettirilmiştir. 1943 depreminde büyük hasar görmüş, aslına uygun olarak tekrar yaptırılmıştır. Üç katlı platform üzerinde yer alan Saat Kulesi, 14 metre yüksekliğindedir. Kırmızı renkli düzgün kesme taş malzemeli, çokgen kaideli ve silindir gövdeli bir eserdir.

Eski Hamam Yeni Cami Mahallesi’nde bulunan hamam, Bülbül Hatun tarafından yaptırılmıştır. 1970’li yıllara kadar kullanılan hamam, vakfiye malıdır.

HER DERDE DEVA: HAMAMAYAĞI KAPLICASI

İlçenin en önemli turizm alanı olan Hamamayağı Kaplıcası suyu ve piknik alanları ve dinlenme tesisleri ile güzide bir mekandır. İlçeye uzaklığı 10 km. mesafede bulunan kaplıcanın suyu, içerdiği mineraller bakımından Dünyanın ünlü kaplıcaları arasında yer almaktadır. 37 derecelik sıcaklığa sahip olan kaplıca suyunun vücut ısısına eşit olup, müzmin romatizma, nevralji, nevrite gibi cilt hastalıklarını iyileştirici özelliği yanında sinir ve kas yorgunluğu, eklem kireçlenmesi, sinirsel hastalıklar ve ameliyat sonrası yorgunluklar gibi daha bir çok hastalıklara da olumlu etkileri bulunmaktadır.

Ladik Gölü, ilçenin 12 km doğusunda bulunan ve 870 hektarlık alana sahip olan göl, barındırdığı balıkların yanı sıra üzerinde yüzen adacıkları (Torf madeni) ile son derece ilgi çekici bir doğal sit alanıdır. Tabiî güzelliği, etrafının ağaçlarla çevrili olması, insanı dinlendiren temiz havası ile ilçenin önemli bir mesire yeri olmuştur. Başta turna balığı, tatlı su levreği olmak üzere tahta balığı, sazan, kızılkanat gibi lezzetli balık türlerini barındırması balıkçılıkla ilgilenen kişileri ilçeye çekmektedir. Üzerinde yüzen ot köklerinden oluşan adacıkları, barındırdığı birçok kuş türlerinin yuva yaparak üremelerine imkân vermektedir. Kurulacak gözleme kuleleri ile bu hayvanları izlemek mümkün olacaktır. Burada su kayağı, sörf, yelkenli yarışı gibi sportif faaliyetleri yapmak da mümkündür. Bu özellikleriyle göl, ilçe turizmine hizmet etmektedir.

19 MAYIS GÖLETİ: PİKNİK İÇİN İDEAL

Doğal sit alanı olmadığı halde etrafındaki çam ağaçları; temiz içme suyu, havası ve manzarası ile insanları cezbeden 19 Mayıs Göleti de ilçenin göl turizmine hizmet etmektedir. Piknik yapmaya uygun olarak düzenlenmiş mesire yeri ve yürüyüş alanı vardır. Ayrıca, gölette aynalı ve kambur sazan gibi çeşitli balıkların bulunması amatör balıkçıları buraya çekmektedir.

AKDAĞ KAYAK MERKEZİ

İlçeye 7 km. mesafede bulunan “Akdağ” Dağının zirvesinde 1788 rakımlı “Uzunyazı Tepe” ile 1404 rakımlı “Yemişen Tepe” arasında kurulacak olan “Akdağ Kış Sporları ve Kayak Merkezi” arazi yapısı itibariyle çok uzun kayak pist alanlarına sahip olup, olimpik kayak alanlarına kıyasla daha elverişli konum sahiptir. Ayrıca bu alanın doğal çimle kaplı oluşu, burada yaz aylarında çim kayağının yapılmasına imkân sağlamakta ve 5 yıldan bu yana her yıl yapıla gelen Yayla Şenliklerinde de çim kayağı yarışmaları düzenlenmektedir.

Kayak alanının İlçe merkezine yakın oluşu ve yolunun şimdilik stabilize olup, her türlü araçla ulaşım imkânının bulunması, barınma, konaklama ve diğer ihtiyaçların karşılanmasına imkân vermektedir.

İl Özel İdare Bütçesi yatırım programına alınan kayak merkezinin hizmet binalarının yollarının ve Telesiyej gibi alt yapıların tamamlanması ile faaliyete geçecek olan “Akdağ Kış Sporları ve Kayak Merkezi” İlçemize ve Ülkemiz ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır.

Büyükkızoğlu Köyü’nden yaylaya doğru 3 km. gidildiğinde ormanlık alan içerisinde bulunan muhteşem görünümlü şelale ve ulu ağaçlarla çevrili doğal göl gerçekten görülmeye değer mekanlardan olup, tracking alanı olarak da son derece elverişlidir.

Göl çevresi piknik alanı için çok müsaittir. Şelale suyunun kaynağı Akdağ’dan kaynaklanması nedeniyle çok soğuk ve temiz olması bakımından Alabalık yetiştiriciliği için son derece elverişli bir yapıya sahiptir.”

LADİK’TE BİR RÛFAİ EVLİYASI: SEYYİT AHMED-İ KEBİR

Seyyid Ahmed-i Kebîr, evliyânın meşhurlarından ve Rufâî tarîkatının kurucusu olan Seyyid Ahmed Rufâî hazretlerinin torunlarından veya talebelerindendir. Onunla karıştırılmaması için kendisine Kûçek (Küçük) denilmiştir. Ancak Seyyid Ahmed-i Kebîr Rufâî şeklinde tanınmıştır.

Yedi yaşındayken babası vefât etti. Dayısı Mensûr Betâihî onu himâyesine aldı. Yakın alâka gösterip meşhûr âlimlerden ders aldırıp, iyi bir ilim tahsîli yaptırdı. Yedi yaşında Kur'ân-ı kerîmi ezberledi. Hocalarından Abdülmelik Harnûtî ona şöyle vasiyet etmiştir: "Ey Ahmed! Başkalarına iltifât edip gezen, hedefine varamaz ve hakîkate kavuşamaz. Şüphelerden kurtulmayanın, dünyâ düşüncelerinin ve nefsinin arzuları peşinde olanın, felâha, kurtuluşa kavuşması düşünülemez. Bir kimse kendi kusûrunu ve noksanını bilmiyorsa, onun bütün zamânı da noksan geçer." Hocasının bu nasîhatlerine iyice sarıldı. Başka bir nasîhatında da; "Hakîkî âlimleri, evliyâyı tanıyamamak çok kötü bir haldir. Tabîbin hasta olması ne kadar fenâ! Akıllı kimsenin câhil kalması ne kötüdür!" demiştir.

AKDAĞ YAYLA ŞENLİKLERİ VE DUDAK BUYDURAN SUYU

Lâdik Yaylası havasının temizliği ile ünlüdür. “Dudak buyduran” adlı yerin suyu o kadar soğuktur ki yöre halkı “İçildiğinde insanın dudaklarını dondurur.” manasında bu yakıştırmayı yapmıştır. Hatta, suyun soğukluğundan dolayı yenilenleri hemen erittiği ve iştahı açtığı da söylenilir. İlçenin içme suyu da buradan gelmektedir.1997 yılından itibaren, temmuz aylarında Akdağ Yayla Şenlikleri düzenlenmektedir. Yayla üzerinde yapılacak kar kayağı ve çim kayağı tesislerinin ilçedeki turizm gelirini yükselteceği düşünülmektedir.

Aktaş Yaylası 950 rakımlı yayla Lâdik-Taşova yolu üzerindedir. Yolu asfalt olup ulaşımı kolaydır. Yayla evleri ve suyu vardır Yola yakın oluşu, göl manzarası ve çam ağaçlarıyla kaplı alanı ile en çok tercih edilen mesire yerlerindendir.

Küpecik Yaylası 1600 m. rakımlı yaylanın ilçeye uzaklığı 23 km’dir. Yayla evleri ve suyu mevcuttur. Suyunun böbrek taşlarını erittiği söylenilmektedir.

Büyükkızoğlu Yaylası Yayla evleri ve suyu vardır. Bu mesire yerinde kaynağı Akdağ’dan çıktığı için suyu çok soğuk ve temiz olan Büyükkızoğlu Şelalesi bulunmaktadır. Bu özellikleriyle şelale, alabalık yetiştiriciliğine uygundur. Çevresi piknik yapmaya müsaittir.

Çakırgümüş Yaylası Yolu ham yol olan yaylaya her türlü araçla ulaşmak mümkündür. Yayla evleri ve suyu vardır. 1998 yılından beri Çakırgümüş köylüleri tarafından, iş nedeniyle dışarıda olan kişileri bir araya getirmek ve kültürü devam ettirmek amacıyla ağustos ayının ikinci haftasında yayla şenlikleri düzenlenmektedir.

Gürcü Yaylası Akdağ Kış Sporları ve Kayak Merkezi’nin yapılması düşünülen yayladır. Yolu stabilize olduğu için her türlü araçla gidilebilir. Yayla evleri, suyu ve yakınında küçük bir gölü vardır.

Acarel konuşmasını Ladik bölgesinin geleneksel kaz pilavının tarifiyle tamamladı;

KAZ CEVİZ İLE BESLENECEK

“Kaz kesilmeden 1 ay önce özel bir yerde yatırılır. Kaz burada 1 ay boyunca özenli bir şekilde yemi ve suyu verilerek beslenir. Besiye alınan kaz, içerisinin temizlenmesi ve yağlanması için mısırla ve ceviz ile beslenir. Sonra kaz kesilir. Kesildikten sonra derisi yüzülür. Kazın yağlı kısmı derisidir. Derisi küçük küçük doğranarak tavada eritilir. Kaz bütün olarak kazanda su ile pişirilir. Daha sonra etleri parçalanır. Kazın et suyu ile bulgur pilavı pişirilir. Pilav piştikten sonra büyük tepsiye konulur. Pilavın üzerine parçalanan kaz etleri serpiştirilir. Ayrıca tavada eritilen derinin yağı ile çıkınca deri parçaları büzülerek kıkırdak şekline dönüşür. Bu kıkırdaklar da pilavın üstüne etlerin arasına serpiştirilir. Tavada eritilen derinin yağı ile serit (yufka) yağlanır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder